24 Nisan 2012 Salı

HÜMANİST BİR TASARIM



Modern mimarinin 20. yüzyıldaki en önemli figürlerinden Finlandiyalı mimar Alvar Aalto'nun henüz 35 yaşındayken tasarladığı Paimio sandalyenin seksen yıllık hikayesine hoş geldiniz


1917 yılında bağımsızlığını ilan eden Finlandiya, sadece hızlı bir ekonomik kalkınma ve endüstrileşme sürecine girmedi, kültür ve sanat alanında üretim yapan, dünyanın en önemli mimarlarından Alvar Aalto'nun da dahil olduğu genç ve yaratıcı bir kuşağın yetişmesini de sağladı. Mimarlık alanında ciddi bir yükselişe geçen bağımsızlık sonrası Finlandiya’sı, mimari anlayışı ile Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere birçok ülkede kuzey romantizmi ile eklemlenen modern bir mimarlık anlayışının etkili olmasına vesile oldu. Finlandiya'da mimarlığın kısa sürede bu denli ilerlemesinin altında devlet destekli bir politika yatıyordu elbette. Ülkenin dört bir yanında inşa edilecek kamu binaları için düzenlenen yarışmalar ise bu politikanın sadece bir ayağını oluşturuyordu.
İşte bu yarışmalardan birine, Finlandiya'nın Turku şehrinin yakınlarında bulunan Paimio'da inşa edilecek olan sanatoryum için düzenlenen proje yarışmasına katılan Alvar Aalto, şu an Unesco'nun dünya mirasları listesinde yer alan Paimio sanatoryumunu tasarladı. 1929 yılında, Alvar Aalto'nun henüz 31 yaşında iken projelendirdiği ve 1931 yılında inşaatını tamamlanan bu modern bina, 1960'lı yıllara kadar tüberküloz hastanesi olarak faaliyet gösterdi. Günümüzde ise Turku Üniversitesi Hastanesi'nin bir bölümü olarak kullanılıyor. Yapı, mimarı Aalto tarafından 'iyileşmenin bir parçası' olarak tanımlanıyor. Tasarladığı her şeyi insana hizmet eden bir ürün olarak gören Aalto, Paimio sanatoryumunu da 'medikal bir enstrüman' olarak nitelendiriyordu. Çok az bir alan işgal ederek ormanın içinde inşa edilen bu yapının bütün mimari çözümlemeleri hastaların ihtiyaçlarına göre tasarlanmıştı. Mesela binanın yüzü tamamen güneşe dönüktü çünkü tüberküloz tedavisinde hastaların güneş banyosu yapması gerekiyordu.
Alvar Aalto, sadece yapının tasarımını değil, odalardaki aydınlatmalardan, lavabolardan bekleme sandalyelerine kadar hastanedeki neredeyse bütün elemanları kendisi tasarladı. Zamanla Paimio sandalye adını alarak bir kült tasarımlar arasında kendine yer bulan 'Chair 41' sandalye de işte bu döneme ait. Önceki sayımızda yer verdiğimiz Marcel Breuer'in çelik tüpleri bükerek tasarladığı 'Wassily' sandalyeden ilham alarak tasarlanan Paimio sandalye, kontrplağın esneklik sınırlanırını zorlayan tasarımı ile dikkat çekiyor. Her fırsatta metal malzemeden hoşlanmadığını dile getiren Aalto'nun çelik tüpler yerine, daha organik bir görünüm sağlayan ahşabı tercih etmesi de manidar. İki lamine ahşap iskelet üzerine yerleştirilen kontrplak ile tamamlanan Paimio sandalyenin tasarımındaki en önemli nokta ise saatlerce bu sandalyelerde oturacak tüberküloz hastalarının rahat etmesi. Aalto'ya göre Paimio sandalyenin sırt açısının hastaların rahatça nefes alabileceği en iyi pozisyona sahip.


Dünyaca ünlü Finlandiyalı mimar Alvar Aalto imzalı Paimio sandalye, oturduğunuzda en rahat nefes alabileceğiniz tasarım ürünü olarak kült mertebesine ulaştı.
*       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder